DAEŞ Katliam Yaparken Mealciler gibi Davranıyor

DAEŞ katliam yaparken mealciler gibi davranıyor.

Çünkü DAEŞ militanları infaz videoarında, yaptıkları işin meşrûiyetini ispât için hadis okumazlar, sünni mezheplerin fıkhî hükümlerini de okumazlar!

Ya ne okurlar dersiniz?

Tahmîn edin!

Evet, evet! Doğru bildiniz, Ku’ran âyetleri okurlar..!

Şöyle yaparlar;

Ehli Kıble de olsa önce infâz edecekleri kurbanlarını, İslâm’ı ve Kur’ân’ı kendileri gibi anlamadıkları için kâfir (yani uydurulmuş din müntesibi) sayarlar. Dikkat edin, mürted falan değil, direk kâfir ilan ederler. Çünkü mürted saymaları için önce mahkumların kendilerinden olması gerekirdi, ama öyle olmadığını hepimiz biliyoruz…

Mealciler gibi Hadis ve Sünnetten Uzak

Sonra aşağıda örnek olarak nakledeceğim âyet gibilerini Ehli Sünnet fıkhının kılavuzluğunda ve Sünnet-i Nebevî ışığında anlamak yerine, kendi salt akıl ve anlayışlarıyla yorumlarlar. Yani kendi meâllendirmelerine göre anlar ve bu şekilde Kur’an’la amel ettiklerini düşünürler. Hatta infaz gerçekleşince slogan olarak kulandıkları “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide 44) âyetini okumayı da ihmâl etmezler..!

Kısacası sözde akleder ve kendi akıllarınca indirilmiş dinle, yani Allah’ın indirdiğiyle hükmetmiş olurlar..! (Öyle yaptıklarına inanırlar)

Örnek âyetler

“O halde, hürmetli aylar çıkınca artık öbür müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp esir edin, onların geçebileceği bütün geçit başlarını tutun. Eğer tövbe eder, namaz kılar, zekât verirlerse onları serbest bırakın. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir.” (Tevbe 5)

“Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.” (Maide 33)

“Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.” (Bakara 191)

Pekiyi Çözüm Nedir?

Kur’an-ı Kerîmi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı gibi anlamak. Yâni İslâm’ı yaşama noktasında Sünnet-i Seniyyeye tâbi olmak. Bunu en doğru şekilde yapabilmek içinde işin ehli olan rabbânî selef âlimlerin ve gerçek müçtehidlerin izinden gitmektir.

NOT: Bizler yeterince mücâdele etmezsek, gaflete düşüp onların ağlarına takılanları uyandırmaya gayret etmezsek, bu mealci oryantalist fitne hareketi gün gelip bu gibi âyetleri de hedef tahtasına oturtacaklardır. Elbette bununla da kalınmaz, daha sonra muhakkak bu işin devâmı da gelir.

Zâten bu rüzgarı hızla estiren siyonizmin hedefi de budur..!