Mümin Domuz Çobanı Olamaz mı?

kuddise sirruhû ne de güzel söylemiş:
-(y)ı fânî satmadan
[3] derken günah mı işlemişti?.. Hâşâ… Hele, birçok noktada bâtıl üzere oldukları ve bâtıla sıçrama taşı yapıldıkları açık olan kimseler karşısında kendi doğrularımızı mahkûm, onların yanlışlarını ise ak-pâk i’lân etmeye hiç mi hiç hakkımız yoktur. Birileriyle, hikmetsiz ve bilhassa zamansız dalaşmaktansa bir süre çalıyı dolaşmamız, hakkı haksıza boğdurmaktan elbette ki daha münâsibdir; hattâ tek doğru olan iştir. Aksi takdîrde nezîh bir câmiaya hodgam, nefsini tam öldürmemiş, makam ve mevki sevgisi tehlikesini bulundurandamgasını vurdurursak, bunun ilâhî vebâlinin altından kalkamayabiliriz. Hele, bunu Ümmet’in başına dehşetli çorapları örmenin şeytânî hesabları içinde olan iç ve dış şer mihrakların şu damganın hakîkî sâhibi olan bir numaralı taşeronlarına yaptırırsak, âdâlet-i ilâhiyyenin pençesinden kurtulamayabiliriz. Bu arada da kimseye bu husûsta, hattâ hiçbir husûsta kınama yollu tasrîh veya ta’rîzlerde dahî bulunmamalıyız. Zîrâ, imtihân henüz hiçbirimiz içün bitmemiştir. Unutmamalıyız ki, kim kardeşini bir günahla ayıblarsa onu işlemeden ölmez.’[4] Bunu kimi âlimler tevbe ettiği günâhından şeklinde sınırladıysalar da âciz kanâtimizce bu doğru olmayıp, hüküm umûmîdir.
***
Dilde, Kur’ân’da ve Sünnette mecâzın olup olmadığı, artık ilim ehli tarafından tartışılmayan bir husûs hâline gelmekle beraber günümüzün cühelâ ve bedevîler gürûhu inhirâf sâhibi seleflerinin bu husûstaki yanlışlıklarında ısrâr etmektedirler. Bu yüzden belki hakkında konuşulması zâid olan şu mes’elede birkaç kelâm etmek ihtiyâcı hâsıl olmuştur. Buna binâen bir makâle ile sizleri tenvîr etmeyi düşündük. Yine Eşref Ali et-Tânevî merhûmun ‘çağdaş ve modern’ Müslümanların bir hastalığı olan İslâm’ı İslâm’a göre değil de İslâm düşmanlarının ölçülerine göre anlamak noktasındaki temel çarpıklıklarını tahlîl eden ve üzerinde tesbîtler, tahlîller, teşhisler yapan ve çıkışlarını gösteren konferansını tercüme etmeye devam ettik.
Ayrıca sâir İslâm adına konuşan yeni akademisyenlerin İslâm’ı nasıl saptırmaya çalıştıklarını resmetmeye gayret sarf ettik. Ölülere Kur’ân okunması ve kabirler üzerine mescidler yâhud kubbeler yapılması ile alâkalı iki risâleyi de Türkçeye kazandırmayı münâsib gördük. Şu iki mes’ele Müslümanların günümüzdeki en can alıcı mes’elelerine göre çok arkalarda gelecek olan husûslar olmakla beraber zamanımızın hâricîleri tarafından ısrârla gündeme getirilmekte ve bunlar bahane yapılarak Ümmetin Eslâfı İslâm’dan sapmakla ithâm edilmektedir. Böyle bir süfli ithâmı ortadan kaldırmak ve şu câhil bedevîlerin cehâletlerini sergilemek maksadıyla bunlar Türkçeye tercüme edildi.
Maksadımız, kimileri gibi, bir Ehli Sünnet sektörü oluşturup pazar edinmek olmayıp, mütevâzî bir vazîfe icrâ ve îfâsından ibârettir.


[1]      Ziyâ el-Makdisî (2199) Ziyâ isnâdı hasendirdedi; Deylemî (1755) İbnu Hacer isnâdı hasendir dedi; Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr (523,524), Hâkim (4/326), Taberânî, el-Evsat (4424)

[2]      Tirmizî, İbnu Mâce vd.

[3]      Enbiyâ:67

[4]      Tirmizî (2505), İbnu Ebî’d-Dünyâ, es-Samt (288)