PAYLAŞ
alt
PDF'e AktarYazdır
SEFER HÜKÜMLERİ İLE İLGİLİ VATAN KAVRAMI
Emin Ali YÜKSEL
Vatan-i asli: kişinin doğup büyüdüğü, evlendiği veya evlenmese de göç edip devamlı ikamet etmeyi düşündüğü yerdir.
Vatan-i aslının tanımını birçok fakih bu şekilde yapmıştır. Günümüzde karışıklığa neden olan meselelerden biri olarak görülen vatan-ı aslî meselesi, birkaç noktanın izahından sonra daha güzel anlaşılacağı kanaatindeyim.
1.   Kişi başka bir şehre yerleşecek olsa, köyünü, memleketini terk etmeye niyet etmedikçe orası vatanı olmaktan çıkmaz. Yani “gün gelir buraya yine dönerim”, “burası memleketimiz, yazları oraya gidiyoruz”, “iflas edersem memleketime dönerim”  gibi, hala doğup büyüdüğü yeri vatanı kabul eden, göç ettiği büyük şehirde ticari veya başka bir amaçla duran kişiler, yazları memleketlerine döndüklerinde namazlarını tam kılmalıdırlar. Velev ki büyük şehirde hanımlarıyla birlikte yaşasınlar.   
2.   Memuriyet emsali, sürekli gurbette kalmamayı gerektiren meslek sahiplerinin 3-5 sene ikamet edecekleri yerler, doğup büyüdükleri yerleri yani asli vatanlarını iptal etmezler. Bilakis memur, amirinin atamasıyla yurt değiştireceğinden vazife yaptığı yer vatan-ı aslîsi değil, vatan-ı ikamesidir.
 
Bir yerde hanımı olan kişi, başka bir beldede oturmak üzere ikinci bir hanımla evlenecek olsa, her iki belde de vatan-i aslî’si olmuş olur. Bu şekilde vatanın birden çok olmasında her hangi bir görüş ayrılığı yoktur.
Fakihler arasında ihtilafa mevzuu olan mesele ise şudur; Mesken ve tarlasını satmadan, hanımı ve çocuklarıyla birlikte göç ederek başka bir şehri vatan edinen kişinin, önceki vatanı hala asli vatan mıdır?
Bazı âlimler, bu kişinin geriye bıraktığı gayrimenkulüne itibar etmediler. Bir yerin vatan olmasındaki asıl unsurun evlenmek olduğunu söylediler. Buna göre; 15 günden daha az kalma niyetiyle önceki vatanlarına gittiklerinde namazlarını kısaltırlar, demişlerdir.
Diğer âlimler ise, bir yerin vatan-i asli olmasında evliliğin etkisiyle birlikte orada mesken edinmesinin de etkili olduğunu söylemişlerdir. Buna göre; 15 günden daha az kalma niyetiyle önceki vatanlarına gittiklerinde namazlarını tam kılarlar, demişlerdir.   İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin)‘in “el-Asl”da ki  “evini satıp ailesiyle birlikte göç ederse…” ifadesi bu görüşü desteklemektedir.[1] 
Esasen, gayrimenkule itibar edilip-edilmeyeceği hakkında vuku bulan ihtilaf, doğup büyüdüğü yerle ilgili değil sonradan evlenerek vatan edindiği yerle ilgili olmalıdır. Zira kişinin evlenmeksizin doğup büyüdüğü, meskeninin bulunduğu yerin asli vatan olduğunda kimsenin ihtilafı yoktur.  Bu vatanın iptal olması için ön görülen şart sadece evlenip başka bir şehre yerleşmek olmamalıdır. Yani doğup büyüdüğü, arazisinin bulunduğu vatanını terk etmeye niyet etmedikçe asli vatanı olmaktan çıkmamalıdır. Terk etmeye niyet etmesi ise orada az da olsa yaşamaya veya günün birinde dönmeye niyetinin olmamasıdır. Aksi halde az sonra imamlardan yapılacak rivayetleri anlam kazandırmak güçlenecektir.
 Bu rivayetleri yapan Ebu’l-Abbas en-Natifi[2]‘nin kitabı “el-Ecnas”a baktığımızda onun, mezhep imamlarından gelen rivayetleri cem ettiğini ve kütüphanesinin son derece olduğunu görürüz.
Şeyhu’l-İslâm Ebu’l-Abbâs en-Nâtifî, el-Ecnas isimli eserinde şöyle der:
Hişam b. Abdillah[3], İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin)‘le kendisi arasında geçen konuşmayı şu şekilde nakleder;
İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin)‘e sordum:
–Vatanı küfe olan birisi başka bir yeri vatan edindikten sonra günün birinde kendine ait bir meskenin bulunduğu eski vatanı küfeye gidecek olsa namazını kısaltır mı?
Bana şöyle dedi:
— benim içinde bulunduğum durum da böyledir. Kanaatim; eğer başka bir şehri vatan edinirken küfenin vatanı oluşunu terk etmeye niyet etmişse namazını kısaltır.
İmam Muhammed kendi içtihadını söyledikten sonra hocasının fiilini şu şekilde yorumlar: “Ebu Yusuf Küfe’ye geldiğinde mukim olarak namazlarını kılardı. Hâlbuki Medinetu’s-Selam’da evi vardı.” Ebu Yusuf’un bu sözü şöyle anlaşılmalı; Küfe’yi tamamen terk etmeye niyet etmemişti. Fakat (hocam Ebu Yusuf’un fiiline yaptığım) bu tevil Muhammed’in tevilidir.[4]
Dikkat edilirse İmam Muhammed (Allah ona rahmet etsin) hocası İmam Ebu Yusuf (Allah ona rahmet etsin)‘un sözünü kendisinin de kabul ettiği bir manada yorumlamaktadır. Bu da; kişinin doğup büyüdüğü yeri terk etmeye niyet etmeksizin edindiği ikinci vatanıyla, evvelki vatanının bozulmayacağıdır.
Yani, bir yerin vatan olması için orada yılın belli bir zamanı ikamet etme şartı yoktur. Şayet böyle bir şart olsaydı, 3-5-10 sene çalışıp memleketine dönmek için gideceği yer de vatan-i aslî’si olması icap ederdi. Hâlbuki bunu söyleyen olmamıştır.    
Hulasa; Ticari veya başka amaçla büyük şehirlere veya başka yerlere giden kişiler, orada evlensinler veya evlenmesinler terk etmeye niyet etmedikleri müddetçe, doğup büyüdükleri yerler onların asıl vatanlarıdır. Velev ki bir günlüğüne dahi oraya gidecek olsalar namazlarını tam kılmalıdırlar.
Vatan-i ikamet ve vatan-i süknâ meselelerini nasib olursa gelecek ay yazacağım.
Selametle


[1] El-Muhitu’l-Burhânî, 2/402
[2] Ahmet b. Muhammed b. Ömer Ebu’l-Abbas en-Nâtifi, ö. 446. Tasnifleri arasında; El-Ecnas, el-Vâkıat, el-Ahkâm, el-Furuk, er-Ravza zikredilmektedir.
[3] Es-Saymerî, Ahbaru Ebi Hanife ve Ashabihi adlı kitabında: Hişam b. Ubbeydillah er-Râzî demiştir. En-Natifi ilgili yerde, Hişam b. Abdillah demiştir. El-Leknevî’de, Fevaidu’l-behiyye‘de şöyle der: Hişam b. Abdillah er-Râzî, İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (Allah onlara rahmet etsin)‘den okumuştur. Zehebî, El-Mîzan’da; Hişam’ın Malikten, Ebu hatim’in de Hişam’dan rivayet ettiğini söyler. Ebu Hatim: Saduk-tur, ondan daha kadr-u kıymetlisini görmedim, demiştir. İbn Hibban: Hişam Sikadır, demiştir. İmam Muhammed’den rivayet ettiği nevadiri . (Nevadir-u Hişam) ve “salatu’l-eser”i vardır
el-leknevînin bahsettiği Salatu’l-Eser” sadece namazla ilgili değildir. En-Natifî diğer bablarda da bu kitaptan rivayetler yapmıştır.
[4] El-Ecnas, Ebu’l-Abbas en-Nâtifî. Mahdut, Feyzullah Efendi arş.no: 645 shf, 10,11. 
PDF'e AktarYazdır

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen buraya isminizi yazın