ZARÛRET KAVRAMI
Abdullah HİÇDÖNMEZ
بسم الله الرحم الرحيم
Şeriatın maksatları denilen mekâsıdı şeria’yı anlamadıkça zarûret nedir? Hangi durumlarda itibar edilir? Ve sair soruları cevaplamak zordur.Ancak mekâsıdı şeri’yye diye isimlendirilen bu mesele o kadar ilginçtir ki, hiç kimse buna bir standart getirememiştir.Bunun sebebi ise Allah Tealanın teşri’deki gayesinin ne olduğunda ittifak edilebilmiş olsa da (def’ul mefsede asıldır) ancak bu gayenin yani def’ul mefsede’nin neyde olduğu çok kereler ittifaklı olarak açıklanamamıştır.Malum her müçtehit içtihâdının Allah’ın hükmü olduğuna izan (kesin inanarak) ederek içtihat eder ki, bu da Şari’in maksadının o hükümle tecelli ettiği anlamına gelir.Mesela nikah meclisinde veliyi ekrab’ın (yakın velinin baba gibi) bulunmasında def’ul mefsede gören İmam-ı Şafii, veliyi ekrab’ın bulunmasını nikahın sıhhat şartı görürken İmamı Azam ise veliyi ekrabın bulunmasını celb-ül menfaa olarak görüp herhangi bir mefsedenin defi olarak görmemiş ve velinin mecliste bulunmasını müstehap olarak hükmetmiştir.
Bu meyanda malumdur ki Kur’an, sünnet ve fıkıh kitaplarında hükmü geçmeyen asrı (yeni) meselelerin hükümlerine vakıf olabilmede de mekasıdı şer’iyyeyi nasıl anladığınızın o konuda vereceğiniz fetvaya tesiri büyüktür. Ve tabiî ki her hangi bir şeyin zaruret kapsamına girdiğini veya girmediğini iddia etmeniz de yine mekâsıdı bilmenizle aynı orantılıdır. Bundan dolayı zaruriyyat ve mukabili olan hâciyyat ve tahsiniyâtı da tam manalarıyla iyi anlamak gerekir.Çünkü eğer bir şeyin zaruretten veya hâciyyattan olduğunu hakkıyla tespit edebilirsek sonrasında ne yapılacağı kitap sünnet tarafından beyan edilmiştir.
ZARURÂT (الضرورات)
Bunlar öyle şeylerdir ki, olmamaları durumunda dini ve dünyevi meslahatların meydana gelmesi imkansız hale geleceğinden İslam onların korunmasını asıl olarak görmüş ve ahkamını bunların vücuda gelebilmesini sağlayacak şekilde vaz etmiştir.Bunlar beş tanedir.
1-(الدين)Din, yani hak itikad üzere olmak. İslam, toplumun ve fertlerin İslam itikadı üzere olmasını zaruretten görmüş ve buna muvafık bazı hükümler vaz etmiştir.Mesele irtidat eden erkeğin idam edilmesi gibi ki, bu mikrop topluma yayılmasın.İman etmeyen ehli kitabın ağır vergilerle cezalandırılmaları ki, zenginleşip İslam aleyhine faliyetlere girmesinler.
2-(النفس)İnsan hayatını koruma zarureti. Bunun korunması içinde İslam gerekli hükümleri vaz etmiştir.Mesela kısas cazası veya ölüm ihtimali yüksek olma durumunda yakin olan anne hayatını kurtarmak için muhtemel olan çocuğun hayatından vaz geçmek gibi.[1]
3-(النسل)Nesli koruma zarûreti.İslam bunuda zaruret kapsamına almış ve bunu gerektirici hükümler vaz etmiştir.Recm ve livâta cezaları gibi.
4-(المال)Malın korunması zarureti.Şöyle ki, her bir insanın malını diğerine rızası olmadıkça haram kılmış ve bunun korunmasını sağlamak için hırsızlık haddi ve tazmin gibi hükümler vaz etmiştir.
5.(العقل)Aklın korunması zarureti.Şöyle ki, kişinin aklına hakim olamayacağı durumlara kendi iradesiyle düşmesine engel olmuş ve bunu korumak için müskîratı (sarhoş edicileri) haram kılıp, had cezası vaz etmiştir.Bu son zarûret olan aklı koruma zarûretinin oluşmaması durumunda diğer zaruretlerinde buna teb’an fevt olma tehlikesi vardır.Malumdur ki aklına hakim olamayan bir kişi dinini, hayâtını, neslinin bozulmasını ve malının helakını her zaman beklemelidir.
Buradaki beş zaruretin birbirine nisbetle ehemmiyeti aynı sıra üzere olup, bazı özel durumlarda daha önemlinin korunması için diğerinden vaz geçilebir.Yine aynı şekilde bu zaruretlerin ele geçmesini sağlamak için mezhep içtihatlarının yetersiz kalması durumunda bazı mezhep içtihatlarının terk edilmesi veya başka hak mezheplerden görüşler alınmasıda zarurettir. Çünkü zarurete götürende zarurettir.Aynı vacibe götürenin vacip olması gibi. Zaruret kavramını, sadece âzâ ve can kaybının engellenmesi için teşrii edilmiş bir ruhsat olarak görmek nâkıs olur.
HÂCİYYAT (الحاجيات)
Genellikle elde edilememesi durumunda toplum yaşamında büyük sıkıntılara sebep olabilecek durumlara hâciyyat denilmiştir.
İslam bunları zarûretler gibi koruma altına almamış olsa da, ancak elde edilebilmesi için bazı özel ve genel hükümler vaz etmiştir. Hatta fıkıh kitaplarında hâciyyattan olan bir durum "zarureten ضرورة" tabiriyle de ifade edilmiştir. Özel hükümlere örnek alış verişin mubah kılınması gibi. Malumdur ki eğer yasak olsaydı büyük meşakkatlar çekilirdi. Buna binaen alış veriş hâciyyat manasındaki zaruretlerdendir.Ve Şâri (hüküm koyucu) ona ait bazı özel hükümler vaz etmiştir. Ribanın (fâizin) haram olması, ma’dûm un (mevcut olmayanın) satışının batıl olması gibi. Genel hükümlere örnek: eşyada asıl olanın ibahe olması gibi. Geride beyan ettiğimiz üzere hâciyyat dediğimiz şeyler bazen fıkıh kitaplarında zarûret olarak da zikredilir. Bu tamamen bir istilah olup, İslam’ın onu koruma altına almamasından dolayı gerçek zaruret olmadığını görürüz ve eğer alternatifi varsa ondan vaz geçeriz.Misal olarak Hidaye kitabında İmam Merginâni ayakkabı dikiminde yerini dolduracak bir şey bulunmamasından dolayı domuz kılının kullanılmasının zarûreten caiz olduğunu söylemesi gibi. Bu cevaz tamamen ihtiyaçtan sadır olmuştur.Yerini dolduracak bir şeyin bulunması durumunda asıl hüküm olan haramlık tekrar avdet eder.
İslam bunları zarûretler gibi koruma altına almamış olsa da, ancak elde edilebilmesi için bazı özel ve genel hükümler vaz etmiştir. Hatta fıkıh kitaplarında hâciyyattan olan bir durum "zarureten ضرورة" tabiriyle de ifade edilmiştir. Özel hükümlere örnek alış verişin mubah kılınması gibi. Malumdur ki eğer yasak olsaydı büyük meşakkatlar çekilirdi. Buna binaen alış veriş hâciyyat manasındaki zaruretlerdendir.Ve Şâri (hüküm koyucu) ona ait bazı özel hükümler vaz etmiştir. Ribanın (fâizin) haram olması, ma’dûm un (mevcut olmayanın) satışının batıl olması gibi. Genel hükümlere örnek: eşyada asıl olanın ibahe olması gibi. Geride beyan ettiğimiz üzere hâciyyat dediğimiz şeyler bazen fıkıh kitaplarında zarûret olarak da zikredilir. Bu tamamen bir istilah olup, İslam’ın onu koruma altına almamasından dolayı gerçek zaruret olmadığını görürüz ve eğer alternatifi varsa ondan vaz geçeriz.Misal olarak Hidaye kitabında İmam Merginâni ayakkabı dikiminde yerini dolduracak bir şey bulunmamasından dolayı domuz kılının kullanılmasının zarûreten caiz olduğunu söylemesi gibi. Bu cevaz tamamen ihtiyaçtan sadır olmuştur.Yerini dolduracak bir şeyin bulunması durumunda asıl hüküm olan haramlık tekrar avdet eder.
TAHSİNİYYAT (التحسينيات)
Elde edilememesi durumunda zarûriyat ve hâciyyatta ki gibi maslahatların fevti veya meşakkat meydana getirmeyen ancak ele geçmesinin mümkün veya sehil olması durumunda Şari tarafından talep edilen aklın, dinin, ahlak kurallarının veya örfün gereği olan şeylerdir. Setr-i avret, tahâret, yeme içme adapları, necasetin satışının yasak olması, savaşta çocuk, kadın, din adamlarının öldürülmesinin yasak olması gibi hükümler tahsiniyyattan olup yerine getirilmemesi durumunda her ne kadar istenmeyen durumlar meydana gelsede, yalnız bunlardan doğan olumsuzluk, zarûriyyat ve hâciyyattan doğan zarar kadar büyük olmayıp maslahatın tamamen kalkmasına veya tahammül edilemiyecek bir meşakkata sebep olmaz.
Şüpesiz ki zaruriyat ve haciyyattan olan şeylerin fevti direk mefsede olacağından verilecek fetvalarda onların elde edilmesini gerektirecek durumları gözetmek, karşılaşılan durumlara verilecek hükümleri daraldığı yerde genişletmek, genişlediği yerde de daraltmak gerekecektir.
ومن الله التوفيق