PAYLAŞ
PDF'e AktarYazdır

İSLÂM’I TAHRİFDE VAHDET KALKANI

 

Son zamanlarda müslüman halklar üzerinde sözü geçen ve islâm âlimi olarak bilinen bir çok kişi tarafından vahdet çağrısı yapılıyor. Mezhep kavgalarının ve görüş ayrılıklarının hoşgörü ile karşılanması gerektiğini, altını çizerek vurguluyorlar. Bu beyânatlar, birbirimizi sevmemiz lazım denilerek  bol miktarda hadisi şerifler ile de destekleniyor.

Evet bu çağrı gerçektende güzel, islâmın rûhuna uygun ve hattâ elzemdir. Ancak problem olan nokta, “görüş ayrılıklarının hoş görü ile karşılanması gerektiği” kısmındaki ayrılıktan neyin kast edildiğidir. Aynı mesajı verenlerden, ehli sünnet dâhilindeki ihtilaflı meseleleri kast eden samîmî insanlar olduğu gibi, kastı ve niyeti faklı, koyun postuna bürünmüş kurtlarda mevcuttur.

 Bu çağrılarının perde arkasının iyice incelenmesi, amaçlarının ne olduğunun tam olarak tesbit edilmesi şarttır. Zîra İslâmın inanç ve ibâdet sistemine dinamit koymak isteyen bâzı şer odakları, müslümanların içlerinden satın aldıkları yada müslümanlardan gibi görünen âlim görünümlü insanları kullanmaktadırlar.

Onlarda İslâma karşı sürdürdükleri tahrîfat faaliyetlerini yürütürken, kendilerine gelen tepki ve tenkidlere karşı kalkan olarak vahdeti, silah olarak da ilmi kullanmaktadırlar. Bu tepkileri gösteren gerçek ilim sahipleri ise gerek kendileri, gerekse kendilerinin ekip arkadaşı olan provakatörler tarafından “mezhepçi bataklığın leş kargaları, fitneci ve vahdete zarar veren kişiler” ilan edilmektedir. İşte onların bu sözlerini ezberleyen bâzı samîmi, ama cahil müslümanlarda, hakkı savundukları zannı ile papağan misali aynı sözleri  tekrarlamakta ve îtikadlarının boğazına geçirilen ilmiğin farkına varamamaktadır lar.


Bu oyunlar müsteşrikler tarafından asırların verdiği tecrübe ile mükemmel bir şekilde planlanırken , aynı  şer güçleri adına maşa görevini üstlenmiş bu gürûhun  islâm dini üzerindeki tahrîfat ve tehlikesini ise,mâlesef ancak bâzılarının gelenekçi müslüman (yani modernist ve reformist olmayan müslüman) diye isimlendirdiği Ehl-i Sünnet’in ve Selefin izinde gidenler anlayabilmektedir.


Bu noktada uyanık olmak lazımdır. Zîra evvelce belirttiğim gibi, ehli sünnetin inanç ve ibadet sistemi üzerinde oyun oynamaya çalışanların baş vurduğu en önemli taktik ve kullandıkları kalkan, kendilerinin yoluna taş koyan herkesi vahdete mâni olmakla ve fitne çıkarmakla suçlamalarıdır.

Müslümanlara yapılan zulümlerin ve islâma karşı uygulanan planların  karşısında durabilmek  için vahdet sağlanması elbette son derece gereklidir.

Ancak  vahdetin sağlanabilmesi, hem itikâdi, hemde amelî noktada selef ulemâya ve onların ortaya koyduğu klasik fıkha bağlı olmaktan geçer. Aksi halde islâm düşmanlarına tahrîfat için gün doğmuş olur ve müslümanlar arasındaki derin ihtilaflarda aslâ tükenmez. Vahdet için, önce sahabe ve tâbiîn dönemindeki islâm anlayışına, yâni  gerçek mutlak müçtehidlerin tesis ettiği ehli sünnet mezheplerinin yoluna sarılmamız şarttır. Çünki onlar Kur’an ve Sünneti bir usul çerçevesinde değerlendirmiş ve gereken şekilde tahlil ve tasnîf ederek mevzularına  göre müstakil ilimler oluşturmuşlar, böylece  ehli sünnetin yolunu ortaya koşmuşlardır. Günümüzdeki sahte müçtehilerden onları ayıran en  önemli  hasletler  ise, samîmî olmaları, dünyevi çıkarlar peşinde koşmamaları, dinlerini az bir pahaya satmayacak kadar şahsiyetli olmaları, gerçekten içtihad seviyesinde bulunmaları ve kaynağa zaman ve bilgi açısından en yakın olmalarıdır.

Lâkin  islâm dünyasını ehli sünnet çizgisinden  uzaklaştırmaya yemin etmiş olanlar,  bununda önlemini zamanında almış ve selefe tabi olduğunu iddia ederek selefe uymayan birçok îtikadi ve âmeli sapkınlıkları yaymaya çalışan  sahte alimleri piyasaya çıkarmışlardır. Bunların arkasındaki  maddî ve siyasî destek ise  bu faaliyetlerindeki başarılarına büyük katkıda bulunmuştur.

İşte şu yaşadığımız dönemde de aynı oyunlar tükenmiş değil, bilakis ziyadesi ile artmış ve daha ustaca icrâ edilir hale gelmiştir. Hatta inandırıcı olması açısından birbirleri ile muhtelif  noktalarda görüş farklılığı bulunan ilahiyatçılar ve sahte hocalar  piyasaya sürülmüştür. Bu zevât, bir çok ilmî meselede birbirinden ayrılır  gibi görünürken (karşılarında sahâbenin icmâsı ve mütevatir derecesine ulaşmış haberler dâhi olsa) insanları saptırmak istedikleri noktada hep görüş birliğine varmışlardır.

Hattâ utanmadan bu ümmetin karşısına on dört asırlık yanlışları düzeltmiş edaları ile çıkmışlar ve bu manayı çağrıştıran isimlerde kitaplar dâhi neşretmişlerdir. Günümüz  islâm dünyası üzerindeki  bu en sinsi tehlike, müslümanlara yapılan zulüm ve taarruz haberleri ve görüntüleri altında kamufle edilmeye çalışılmaktadır. Yani düşman çok yönlü bir şaşırtma taktiği kullanmakta, oyuna aldanan geniş bir kitlede işin arka planına ve amacına işaret etmeye çalışanları, (böyle vahim bir zamanda) gereksiz işlerle uğraşmakla suçlamaktadır. İşte bu durum onların foyasını ortaya çıkarmak isteyen samimi ilim adamlarının işini hayli zorlaştırmıştır.

Müslümanlar olarak, uyanmanın vakti çoktan gelmiştir. Beyân ettiğimiz mânâda ittifak sağlayamadığımız müddetçe, peşinde koştuğumuz vahdeti yakalamak, küfrün zulmüne dur diyebilmek ve adâlet temeline dayalı bir nizâma kavuşabilmek oldukça zordur. Olanca gayretimizle bu gaye istikametinde çalışmamız son derece gereklidir. Ancak tabelasında vahdet yazan, küfrün önümüze serdiği yollardan olmamak şartı ile…

Hüseyin AVNİ Hocamında dediği gibi ; "Vahdet ama sapıklıkta değil… Birlik, lâkin kurtlarla ve sırtlanlarla değil, asıl hak ve vâcib olan vahdeti dinamitleyenlerle değil… İşleri Ümmet’in vahdetini bozup parçalamak olan şu iblislerin kurnazlığına bakın hele!.. Yavuz hırsızın ev sahibini yakalayıp hırsız ilan etmesi… Hâsılı, “vahdet gerek” şeklindeki “hak söz ile bâtıl murâd edilmekte”dir. Bozguncu sapıklarla vahdete hayır!… Vahdet yaftalı gerçek tefrikaya hayır!…"

Üveys AKI

PDF'e AktarYazdır

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen buraya isminizi yazın