PAYLAŞ
PDF'e AktarYazdır
SIRÂT-I MUSTAKİM’DE İSTİKRAR SAHİBİ OLMAK
Üveys AKI
Beyan Şubat – 2010
مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ بَعْدِي فَسَيَرَى اخْتِلاَفًا كَثِيرًا، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الْمَهْدِيِّينَ الرَّاشِدِينَ، تَمَسَّكُوا بِهَا، وَعَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ، وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ، فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ، وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ
“Sizden her kim benden sonra yaşarsa, (dînde) çok ihtilaflar görecektir.Bu sebeple benim sünnetime ve benden sonraki hidayeti bulmuş olan hulefa-i raşidinin sünnetine sarılın. Ona azı dişlerinizle ısırırcasına sarılın. Dînde sonradan çıkarılan şeylerden sakının. Çünkü dinde sonradan çıkarılan her şey, bid’attır, her bid’at da dalâlettir (sapıklıktır).[1]
  المتمسك بسنتى عند فساد أمتى له أجر شهيد
Ümmetimin fesada uğradığı zamanda sünnetime sarılana şehid sevabı vardır.[2]

Görüldüğü üzere ümmetin ihtilafa düştüğü ve fesâda uğradığı zamanlarda kurtuluş reçetesinin sünnete sarılmak olduğu, hadisi şeriflerde açıkça beyan edilmektedir. Bu fitnelerden kurutuluş için neden yalnız Kur’âna sarılmak yerine sünnete sarılmanın, yada Kur’ân ve yanında mutlaka sünnete sarılmanın gerekliliği bu denli önemle vurgulanmıştır?

 Bunun sebebi şudur ki; dîne yönelik tüm tahrifat ve ifsat hareketleri kendilerine Kur’ân’ı Kerimi delil göstermektedirler. O halde bu karmaşada hakkı tespit edebilmenin tek çâresi ancak “Rasulullah’ın sünnetine sarılmaktır” denilebilir. Zira her sapkın fırkanın Kur’ân’ı Kerim’den yola çıkarak sapması ve saptırması, onu yanlış anlaması veya anlatmasının bir eseridir. Sünnet ise Kur’ân’ın anlaşılması noktasında en sağlam kaynaktır. İşte bugün hadis kaynaklarına olan güveni sarsmaya çalışan, hadisleri Kur’âna vurmakla sıhhatini ölçmenin gerekliliğini ifade eden bazılarının amacı, aslında sünneti Kur’ândan kopararak kendi sapmış fikirlerini insanlara aşılamaya çalışmaktır. Ne yazık ki, temel olarak doğru olan bu usül ile bu taifenin yaptıkları, hadisleri Kur’ân ile sınamak değil, onları Kur’ân’dan kendi anladıkları veya anlamak istedikleri ile sınamak, yada hadîsin mânasının tıpkısı Kur’ân da yok diye ona uydurma muamelesi yapmaktır. Amaç ve sonuç ise gayet açıktır. Zaten İmam Buhari, imam Müslim gibi hadis otoriteleri kitaplarına hadisleri geçmeden önce kendi sıhhat şartları ile onları sınıflandırmış ve ayıklamıştır. Ehli sünnet mezhepleri ise Kur’ân ve hadislerden anlaşılması gerekenleri en mükemmel bir şekilde bizlere sunmuştur. Artık dinin kaynağından on dört asır geçtikten sonra kalkıp mezhepleri bir kenara atarak, yeni bir mezhepsizlik mezhebi kurmaya çalışmanın altında ne gibi bir hain niyet yatmaktadır ? !

Hadisi şeriflerde “Sünnete azı dişlerimiz ile ısırırcasına sarılmak” diye ifade edilen istikâmet üzere istikrar sahibi olmanın, günümüzde ne kadar zor olduğu uyanık ve samîmî müslümanlar tarafından bilinen bir gerçektir. Belki de her namazımızın her rekatında Fatiha suresini okuyarak “(Yarabbi) bizi sırâtı mustakîme(dosdoğru yola) hidayet et” diye dua etmek zorunda oluşumuzun bir hikmeti de, bir ömür bu yolda kalmanın gerçekten zor olmasıdır. Ömrünü, bâtıl fikirlerin ve sapkın fırkaların tuzaklarına düşmeksizin geçirmeye mecbur olan Müslümanların, hayat yolunda ilerlerken çevresinde muhtelif mesajlarla çağrıda bulunan Hempher’lerin çağrılarını toptan reddetmeleri şarttır. Aksi halde bir kere aynı delikten sokularak bir devleti yitiren bu ümmet, ikinci defa aynı yılanlar tarafından zehirlenecek olursa, bu defa dinini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Türlü hîleler ile insanları peşine takıp sırâtı mustakîmden ayırarak cehenneme sürüklemeye çalışan şeytanların tuzaklarını, bakın peygamberimiz nasıl haber vermiştir.
عن أبن مسعود قال : خط لنا رسول الله صلى الله عليه و سلم خطا فقال :
 ( هذا سبيل الله ) ثم خط خطوطا عن يمينه وعن شماله ثم قال : وهذه سبل على كل سبيل منها شيطان يدعو إليه ثم تلا : { وأن هذا صراطي مستقيما } إلى أخر الآية
Abdullah İbni Mesud (Radıyallahu anh) anlatıyor;[3]
Bir kere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve selem)’in yanında bulunuyorken mübarek eliyle düz bir çizgi çizip:”İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Sonra o çizginin sağından ve solundan çizgiler çizerek:”İşte bunlar bir takım yollardır ki, bu yolların her birinin başında, o yola çağıran bir şeytan durur.” buyurduktan sonra şu Âyeti Kerîmeyi okudu;
وَانَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. Ona uyun. (Şeytanların başında durarak kendisine davet ettiği)yollara uymayın. Sonra(o yollar) sizi, O’nun yolundan ayırır(lar). İşte Allah size bunları emretti ki, kötülüklerden sakınasınız.[4]
Buradan anlaşılıyor ki; Müslümanların yegane istikâmeti sırâtı mustakîm olup, bu yolda istikrar sahibi olmaları son derece mühim ve islâmın gösterdiği istikâmet de o derece mukaddestir. Çünki İstikâmet üzere kalmakta ısrarla mücadele etmeyen topluluklar, muhtelif amentüleri tekrarlayarak sık sık din değiştirmeye mahkûm olurlar.
Müslümanlar açısından istikâmet kavramı, nasıllığını Kur’ân ve Sünnetten alan, hayâta geçirilmesinde büyük fedâkarlık ve sıkıntılara göğüs germeyi gerekli kılan bir kavramdır.
فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı hakkıyla görendir.[5]
Ayeti kerimesinde “Festaqim kemâ umirte” şeklinde gelen istikâmet emri üzerine, Peygamber Efendimizin “Beni Hud suresi ihtiyarlattı” buyurmasıyla, dîni dosdoğru anlamak ve yaşamak manasına gelen istikâmet üzere olmanın, bazı gafillerin zannettiği kadar basit olmadığı anlaşılmış olur.
 Demek ki, Hakk’a vasıl olmak için istikâmetten başka yol olmadığı gibi, her hususta istikâmet kadar yüksek bir makam ve onun kadar zor bir emri ilâhî de yoktur.
Hangi iş olursa olsun, hangi hedef olursa olsun, ona ulaşmanın en kısa yolu doğruluktur. Böyle olmakla beraber her şeyden önce, bir işte doğrunun hangi çizgide olduğunu tayin ve tespit etmek çok zordur; ayrıca onunla ilgili çeşitli noktalardan ilişkisini kesip, sarsılmadan dosdoğru olan o çizgi üzerinde yürüyebilmek daha zordur. Ve yine istenilen hedefe ulaştıktan sonra aynı şekilde o doğruluk üzere, hiç eğilmeden devam ve sebat edebilmek büsbütün zordur. Bununla beraber şu kadarını hatırlatmalıyız ki, bu âyette Resulullah’a "beni ihtiyarlattı" dedirtecek kadar zor gelen nokta, istikâmet emrinin asıl kendisiyle ilgili olan kısmından ziyâde, ümmetiyle ilgili olan kısmı olsa gerekir. Zira buyuruluyor ki: Seninle beraber tevbe edenler de. Yani şirkten tevbe edip de imanda seninle beraber bulunan ve Müslüman olan herkeste tıpkı senin gibi dosdoğru olsun.[6]
Ayrıca bazı tefsirlerde; dosdoğru olmaya ilişkin emirden sonra gelen “Aşırı da gitmeyin” şeklindeki yasaklamanın, dinde kusur etmeyi, dini eksik yaşamayı önlemeye yönelik bir yasaklama olmadığı da beyân edilmiştir. O halde dinde aşırı gitmenin usulsüz ve ilimsizce içtihadler yaparak,  toplumun İslâm anlayışının tahrif edilmesi şeklinde anlaşılmasında bir beis olmayacaktır.
Ancak ne yazık ki, günümüzde bâzı sapmış hocaların telkinleri ile selef ulemayı aptal yerine koyan, Kur’ân meallerinden hüküm çıkarmayı dinde aklını kullanmak zanneden şaşkın bir güruh ile çatışmak durumunda kalıyoruz. Ağızlarında din adına geveledikleri bazı söylemlerin, dört mezhebin ittifakı ve hatta sahabenin dahi icmâsı ile sabit olmuş hükümlere zıt olduğunu söylediğimizde, (sahte) hocalarının vesveseleri sebebiyle “Ama ayetlerden öyle anlaşılmıyor. O halde mezhepler Kur’âna aykırı hükümler koymuş diye, bizde bu açık hataları kabulmü edelim. Yahudilerin hahamlarını rab edinmeleri gibi âlimlerimizi rabler edinelimde, böylece yahudileşme temâyülümü gösterelim.” demelerinin manası ne olabilir?
Bunun manası, açıkça müçtehid alimlerimizi ve onların mezheplerini tâkib eden ulemayı zır cehâletle, Kur’ân’ı kendilerinin anladığı kadar bile anlamamakla, ahmaklıkla ve hatta hâinlikle suçlamak değilde nedir ?!
İsitkamet sahibi olmak işte bu eğri yollar ile sürekli zıtlaşmayı gerekli kılar. Zira bâtıl tarikler ile bir paralellik söz konusu olup, meydanda onlarla bir zıtlaşma yoksa, hakkâ vasıl olunacak bir istikâmetten de söz edilemez.
Bu gibi oluşumlar, İslâm’ı dosdoğru yaşayanları saptırmak, yani sırâtı mustakîmden ayırmak için İslâm düşmanları tarafından beslenerek kullanılan, Müslümanların gündemine çürük malzeme temin etmeleri için kendilerine her türlü imkânın tanındığı hareketlerdir. Bu hareketlerin lokomotiflerinin rayları ve sınırları yoktur. İstikâmetleri de yoktur.
Müslümanım” diyen herkes bu eğri büğrü yol karmaşasından kurtulmak ve mustakîm olan yolu bulmakla mükelleftir.
Bu sebeple îtikâtda ve amelde Ehli Sünnet ulemâsının izini takip etmek, kor ateşi elde tutmak kadar zor olsa da, türlü oyunlarla bizi kendi mezhepsizliklerine ve sünnetsizliklerine sürüklemeye çalışanlara kulak asmaksızın, Resulullah’ın Sünnetine sımsıkı sarılarak istikâmetimizde istikrar sahibi olmak zorundayız.
إن الله لا يقبض العلم انتزاعا ينتزعه من العباد ولكن يقبض العلم بقبض العلماء حتى إذا لم يبق عالما اتخذ الناس رؤوسا جهالا فسئلوا فأفتوا بغير علم فضلوا وأضلوا
Muhakkak ki Allâhu Teâlâ İlmi, kullarından söküp almak sureti ile kabz etmez. Lâkin ilmi, âlimleri kabz ederek alır. Âlim kalmayınca da insanlar cahilleri baş edinirler, sonrada onlara sorular sorarlar. Onlarda ilimsizce fetvalar vererek hem saparlar, hemde saptırırlar.[7]
Bu hadîsi şerif bize çok şeyi izah eder mâhiyettedir. Burada âlim ile kast edilen, fetvâ vermeye ehil âlim, cahil ile kast edilen ise âlim olduğu zannedilen câhillerdir. Yani ilmî vukufiyeti olmadığı halde kendini müçtehid zanneden gafiller veya zannettiren hâinlerdir.
Allah-u Teâlâ, milyonları ifsât ve idlâl etmeyi  kendilerine meslek edinen dâl ve mudillerin şerlerinden Ümmeti Muhammedi muhâfaza eylesin. Cümlemizi sırâtı mustakîmde sâbit kadem kılsın. Amin.
Selam ve dua ile.


[1] (Ebu Davud)
[2] (Taberani)
[3] (Ahmed İbni Hanbel-İbni Mâce)
[4] (Enam suresi 11)
[5] (Hud Suresi 12)
[6] (Hak Dîni Kur’ân Dili Hud suresi 11/112)
[7] (Buhari, Müslim, Tirmizi)
PDF'e AktarYazdır

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen buraya isminizi yazın