PAYLAŞ
Ehli Sünnete Saldırıların Sebebi Ne
PDF'e AktarYazdır

Yaklaşık bir buçuk milyar nüfusa sahip islam dünyasının %90’ını Sünniler oluşturmaktadır. Selçuklu ve daha sonra da Osmanlı İmparatorlukları ile biz Türkiye Türkleri, sünnî islam dünyasının on asır liderliğini yapmış bir millet olarak hâlen aynı misyonun mirasçısı ve tarihsel açıdan ümmetin liderliği vazifesinin tabiî yüklenicileri konumundayız. Çünkü dünya Müslümanları, her ne kadar halifeliğin kaldırılmasının üstünden doksan üç yıl geçmiş olsa da, bu gün hâlen Ümmet birliği ve kurtuluşun sağlanması için umutlarını bu ülkeye bağlamışlardır.

BATI İTTİFÂKI TELÂŞA KAPILIYOR

Bu durumun farkında olan batı ittifâkı, Türkiye’nin tedrîcen bağımsızlaşarak güçlenmeye başlaması, yeniden özüne ve târihî kodlarına dönüş yoluna girmesiyle telâşa kapılmış durumdadırlar.

Küresel güçler, Türkiye’nin yeniden ümmete liderlik yapmasıyla ortaya çıkacak büyük güç ve stratejik ortak aklın önünü alabilmek için, Türk milletinin Ehl-i Sünnetle maddi/mânevi tüm bağlarının bir an önce kopartılması gerektiği fikrine varmış ve aslında uzun zamandan beri vâr olan, oriyantalist çalışmalarla yavaş ve sinsice icrâ edilen planlarına alelacele hız vermişlerdir.

İşte son beş-altı yıl içinde tavır ve söylemlerinde keskin dönüşler yaşayarak kuşatıcı söylemleri terk eden, âdetâ saldırganlaşan ve “din dilini değiştirmeliyiz” diyerek yeni(bid’at) bir ortak dil geliştiren ilahiyatçı, yazar ve hocalara şahid olmaktayız. Medya aracılığıyla bu zümrenin şöhreti, doğal olmayan, sun’î ve (ilmî seviyelerine nisbetle) hak etmedikleri bir süratle arttırılmış ve hâlende arttırılmaya devâm etmektedir.

İNDİRİLMİŞ DİN, UYDURULMUŞ DİN RETORİĞİ

Hâsılı kelam;

Bugün “indirilimiş din / uydurulmuş din” retoriği ile bu topraklarda Sünnet’i ve Sünniliği hedef alanlara biçilmiş olan rol, Türkiye ile ümmetin kâhir ekseriyetini oluşturan Sünnî Müslümanları, amelî, akîdevî, kültürel ve sosyolojik açıdan birbirine bağlayan mânevi ortak bağları yok etmek suretiyle aradaki güçlü ilişki ve irtîbâtın kopartılmasıdır.

Ümmetin ve milletimizin istikbâli için, çok geç olmadan toplumsal farkındalık oluşturmak zorunda olduğumuz bir şey var ki. O da tıpkı “hoş görü ve dinler arası diyalog” çalışmaları gibi, bununda bir ıslah, gelişim ve vahdet hareketi olmayıp, tam aksine batı kaynaklı bir ifsat hareketi olduğudur!

*** “Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kitab’a) ve Resûl’e gelin (onlara başvuralım) denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün. Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen, “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik” diye yemin ederek sana nasıl da gelirler. Onlar Allah’ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz söyle. Biz her peygamberi -Allah’ın izniyle- ancak kendisine İTAAT EDİLMESİ İÇİN gönderdik. ” (Nisa Suresi 61-64)

Ana fikir açısından İstifâde edilen kaynak: Türkiye-Sünnîlik ilişkisi / Prof. Dr. Serdar Demirel

 


NOT: Burada kimseye münafıklık isnâd edilmemektedir; Ayetler Sadece tavır/söylem benzerliği sebebiyle zikredilmiştir. Zira münafık olmak ayrı, alametlerini sergilemek ayrı şeylerdir. Kalplerde olanı ancak Allah bilir.

 

PDF'e AktarYazdır

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen buraya isminizi yazın